Bazı işyerleri vardır; sadece bir iş yeri değil, size insanlığı, sevgiyi, saygıyı, kazanmayı öğreten,  hayatına yön veren bir yuva olur.

Benim için Türkeli Gazetesi tam da böyle bir yerdi.

Henüz 16 yaşında, mesleğin ne olduğunu bile tam bilmezken adım attığım bu kapı, bana hem gazeteciliği hem insanlığı öğreten büyük bir okul oldu.

Türkeli ve Kocatepe Gazetelerinin aynı merkezden yürütüldüğü, eski kız enstitüsünün yanındaki binada, çay ocağından gazete kırım, dağıtımına, karanlık odadan muhabirliğe, dizgi ve tasarım birimine kadar her alanda çalıştım.

Bugün dönüp baktığımda, mesleğe dair öğrendiğim her şeyin temelinde Türkeli ve Kocatepe Gazetelerinin disiplinli, samimi ve öğretici ortamı olduğunu daha iyi anlıyorum.

Gazetelerin kendi idare merkezlerine taşınmasıyla Türkeli Gazetesinin muhabiri olarak ben orada kaldım. Rahmetli Hakkı Özsoy, o dönemde bana anlatmıştı. ‘Oğlum, Şükrü Küçükkurt’un oğlu Sezer var orada genç muhabir olarak, sende bizimle olacaksın ama her daim kardeş kuruluşuz hep paslaşacağız’ demişti.

İlk önceleri Sezer Küçükkurt’tan ayrılmak istememiştim. Çünkü o benden kıdemli ve bilgili olduğundan bana mesleği öğretiyordu. Ama en çokta, doğruluğu, dürüstlüğü, kardeşliği, sevgi ve saygıyı…

Hakkı Özsoy’un dediği gibi hiç ayrılmadık, hep birlikte çalıştık ve halen daha da çalışıyoruz.

****

Bu yıl Türkeli Gazetesi, 1951’den bugüne uzanan 75 yıllık bir çınar olmanın gururunu yaşıyor.

Şehrimizin hafızasında özel bir yeri olan Türkeli, sadece haber değil, aynı zamanda şehir kültürü üretmiş, nesiller yetiştirmiş bir kurumdur.

Halkın sesi olmayı hiçbir dönem bırakmadı; şehrin gelişimine, dönüşümüne, sorunlarına ve başarılarına hep ışık tuttu.

Bugün de aynı misyonu genç, dinamik ve profesyonel bir kadroyla sürdürüyor.

Bu özel yılda, imtiyaz sahibi Önder Artuk başta olmak üzere tüm ekibi kutluyor; ebediyete intikal eden kurucuları Dr. Sadettin Aygen ve Hacı Hakkı Özsoy’u rahmetle anıyorum.

****

1990’lı yıllara döndüğümde, o günlerin atmosferi hala daha gözümün önünde.

O yıllarda Rahmetli Hakkı Özsoy, Şükrü Küçükkurt, İbrahim Küçükkurt, Recep Yaşayacak gibi birçok ustalarla aynı çatı altında çalışmak bir ayrıcalıktı.

İdarede; Yusuf ustamız, matbaada Süleyman,  Ali, Recep ve Mehmet abiler; dizgide Ümit Abay, Mustafa Boyacı, Hacer ve Sevinç ablalar…

İlçelerde; Sandıklı’dan İsmail Akar, Kızılören’den Sait Karaduman, Şuhut’tan Mehmet Abdioğulları, Ömer Fark Aktin, Sultandağı’ndan Halil Kurt, Dinar’dan Ramazan Gürbüz sürekli faks ile haber gönderirlerdi gazeteye.

Muhabirlik kadrosu ise tam anlamıyla bir “şampiyonlar ligi”ydi:  Salih Özkılıç, İbrahim Yüksel, Fevzi Şen, Ahmet Sarlık, merhum Arif Yağcı, Yusuf Gümüş, Ahmet Taşdelen, Sezer Küçükkurt,  Alpaslan Üstün….

Her biri gazetecilikte okul niteliğinde isimlerdi.

Türkeli Gazetesinde, ilk haberimi çıkartışımı bugün gibi hatırlıyorum.

O dönem çay taşıyor, temizlik yapıyor, gazete kırımı ve dağıtımıyla ilgileniyordum. Bir sabah belediyeden “Basın toplantısı var” telefonu gelince, Yusuf ustam fotoğraf makinesini uzattı ve ilk kez sahaya çıktım.

Sonrasında haberi Sezer ve Ümit abiyle birlikte yazdık. Ertesi gün gazetede adımı “muhabir” olarak görünce dünyalar benim oldu.

Tabii işin disiplinini de erken öğrendim. Daha ikinci haberimde rahmetli Arif Yağcı’dan yediğim tokatla mesleğin ciddiyetini anlamıştım. Haber sırasında, o yıllarda televizyonlardan gördüğüm gazeteciler gibi oradan oraya zıplaya zıplaya fotoğraf çekince önce uyarıldım. Azıcık dikleşince sonu malum tokat oldu.

O dönem böyle yetiştirilirdik; gazeteciliğin şakası yoktu.

6 yıl boyunca kesintisiz çalıştım. Askerlik sonrası tekrar devam ettim. Sonrasında İHA ve Valilik Basın’da çalışsam da Türkeli gazetesiyle bağım hiç kopmadı. Mesai bitince yine gazeteye giderdim. Çünkü orası sadece mesleği değil, sevgiyi, saygıyı, dostluğu ve meslek aşkını da öğreten bir yuva olmuştu.

O yıllarda gazetecilik toplumda daha saygın bir meslekti. Meslektaşa sevgi, ustaya saygı esastı.

Bugün aynı saygınlığın eskisi kadar hissedilmemesi üzücü.

Tabi bu sektörün üzerinde düşünülmesi gereken geniş bir konu ve sorun.

Bugün hala Türkeli Gazetesi’nin bir yazarı olarak kalem oynatmak benim için büyük bir onurdur.

75. yıl, sadece bir gazetenin değil; bir kültürün, bir geleneğin, bir emeğin yıl dönümüdür. Bu çınarın altında yetişmiş olmak benim için her zaman gurur kaynağı olarak kalacak.

Türkeli Gazetesi’nin 75. yılı kutlu olsun. Daha nice yıllara…