Gerçekten yükselmek için yeteneğe, bilgiye veya dürüstlüğe ihtiyacınız olmayan bir ülke hayal edin.

Tek ihtiyacınız olan doğru partiye aidiyet, güçlü bir referans veya bir makam sahibinin yakını olmak. Maalesef bu bir hayal değil; modern siyasetin zehirli gölgesinde yaşadığımız acı gerçekliğin ta kendisi.

Asansöre binmek dışında yükselme şansı olmayan, liyakatten yoksun ve vasat ötesi vasat insanları en yüksek makamlara taşıyan siyaset, köklerimize yayılan derin bir yolsuzluk hastalığının bulaşıcı mikrobudur.

Vasatlığın Tırmanışı ve Eş-Dost-Akraba

Siyaset kurumu, topluma hizmet etme aracı olmaktan çıkıp, sıklıkla, sadece parti sadakatini değil, aynı zamanda aile, akrabalık ve yakın çevre bağlarını ödüllendiren bir terfi makinesi haline geldi. Bu durumun temelinde, yeteneğin, eğitimin ve dürüstlüğün değil; ahbap-çavuş ilişkilerinin, akraba kayırmacılığının ve yeğenlerin, eş-dost çocuklarının öne çıkarılmasının esas alınması yatıyor. Bu bireyler, yetenekleriyle değil, sadece doğru bir aile bağına sahip oldukları için yükseliyor.

Dolayısıyla, bir kurumda yolsuzluğun olduğu yerde siyasetin, siyasetin olduğu yerde ise yozlaşmanın, liyakatsızlığın ve nepotizmin kol kola gezmesi şaşırtıcı bir durum değildir; bu, artık yerleşmiş kötü bir döngüdür. Yolsuzluk, sadece para çalmak anlamına gelmez; bir makamı, hak etmeyene vererek kamu kaynaklarını israf etmek de en büyük yolsuzluktur.

Kayırmacılığın Bedeli

Bu mikrobun kurumlara saldırmasıyla ortaya çıkan "virüsler" günlük hayatımızda karşımıza çıkıyor:

Makamın Amaca Dönüşmesi:

Dışarıda yüz binlerce üniversite mezunu işsiz beklerken, sadece bir yetkilinin akrabası, eşi, yakını veya uzaktan tanıdığı olduğu için özel makam arabası tahsis edilen, yüksek maaşlı koltuklara oturtulan, o koltuğun gerektirdiği donanıma sahip olmayan yöneticiler ve bürokratlar. Onların varlığı, kamu kaynaklarının şahsi aile çevresi için nasıl acımasızca kullanıldığının somut kanıtıdır.

Referans Mührüyle Gelen Başarısızlık:

Kritik karar alma pozisyonlarına, gerekli bilgi birikimine ve vizyona sahip olmadığı halde, yalnızca "o bizim aileden" veya "yakın dostumuzun çocuğu" denilerek atanan yöneticiler. Bu atamalar, sadece kurumun performansını düşürmekle kalmaz, aynı zamanda adalet duygusunu yerle bir eder.

Rant ve Çıkar Çemberi:

Kaçak reklam alanlarından, imar değişikliklerinden ve yasal olmayan ihalelerden yolunu bulan siyasetin gölgesindeki çıkar grupları. Bu çemberin merkezinde sıklıkla, makam sahibinin en yakın akrabaları veya ortak iş yaptığı dostları yer alır.

Güvenin Kaybı ve Çözülme

Bu kayırmacılığın, yani liyakatsızlığın yükselişi, sonuç olarak halkın devlete olan güvenini kökten sarsar. Liyakat temelli değil, aile, ahbaplık ve akrabalık temelli yönetilen kurumlar zamanla işlevsizleşir. Hastanelerde doğru tedaviye ulaşamamak, kalitesiz kamu projeleri, depremde dayanıksız yapılar... Tüm bunlar, zamanında o koltuklara hak etmeyen ve sadece birilerinin yakını olan kişilerin aldığı kararların acı sonuçlarıdır.

Siyaset adı verilen bu bulaşıcı mikrop, ahbap-çavuş ve akraba kayırmacılığı ile beslenip, demokrasinin ve kamu hizmetinin temelini oluşturan kurumları içeriden kemiren tehlikeli bir virüstür. Toplum olarak bu virüse karşı tek panzehirimiz, her makamda şeffaflık, hesap verebilirlik ve en önemlisi liyakat talep etmektir. Aksi takdirde, bu vasatlık ve kayırmacılık tsunamisi hepimizi yutacaktır.

Dip not:

Unutmayalım ki, liyakatsizliğin bedelini yalnızca o koltukta oturanlar değil, liyakatsizliğe göz yuman, hak etmediği halde o koltuklara oturan tüm eş-dost ve akraba çevresi ile birlikte tüm millet öder.