Etrafınıza bir bakın. Sürekli bir uğultu, bir kakofoni. Arabaların kornaları, insanların konuşmaları, elektronik cihazların vızıltısı... Modern hayatın kaçınılmaz bir parçası bu ses bombardımanı. Oysa bazen, bu gürültünün tam ortasında, tarifsiz bir özlem belirir içimizde: Sessizlik.

Sessizlik, ilk bakışta boşluk gibi algılanır. Anlamsız, verimsiz, hatta ürkütücü. Ama aslında sessizlik, potansiyelle dolu bir rahimdir. Tohumun filizlenmek için ihtiyaç duyduğu o dingin karanlık gibidir. Zihnin telaşından arındığımızda, düşüncelerimiz berraklaşır, iç sesimiz daha net duyulur. Sessizlikte, kendi varlığımızın yankısını, evrenin ritmini dinleyebiliriz.

Kelimeler ise bambaşka bir dünya. Düşüncelerimizi somutlaştıran, duygularımızı ifade eden, köprüler kuran ve duvarlar ören güçlü araçlar. Kelimelerle severiz, nefret ederiz, öğretiriz, öğreniriz, inşa ederiz ve yıkarız. Onların kaotik enerjisi, bazen bir ormanın uğultusunu, bazen de bir savaşın çığlıklarını andırır.

Peki, bu iki zıt kutup, sessizlik ve kelimeler, nasıl bir araya gelir? İşte burada, dilin mucizesi ortaya çıkar. En derin duygularımızı, en karmaşık düşüncelerimizi kelimelerin sınırlı evrenine sığdırmaya çalışırız. Bazen başarılı oluruz, bazen de kelimeler yetersiz kalır, geriye sadece bir suskunluk, bir anlaşılmamışlık hissi kalır.

Ancak en etkileyici iletişim, belki de sessizliğin ve kelimelerin ustaca dengelendiği anlarda ortaya çıkar. Bir bakış, bir suskunluk, söylenen bir kelimeden çok daha fazlasını anlatabilir. Şiirin büyüsü, kelimelerin sessizliğin boşluğunda yankılanmasıyla oluşur. Müzik, notaların arasındaki sessizliklerle anlam kazanır.

Hayat da böyledir aslında. Sürekli bir ses ve sessizlik döngüsü. Koşturmacanın, telaşın ardından gelen o huzurlu anlar, iç dünyamıza dönme fırsatı sunar. Konuşmalarımızın, tartışmalarımızın ardından gelen o düşünceli sessizlikler, anlamayı ve empatiyi derinleştirir.

Önemli olan ne sessizliğin boşluğuna kaybolmak ne de kelimelerin kaosunda boğulmaktır. Önemli olan, her ikisinin de değerini bilmek ve onları bilinçli bir şekilde kullanmaktır. Sessizliğin bilgeliğine kulak vermek, kelimelerin gücünü doğru yönde kullanmak... İşte o zaman, hayatımız bir senfoniye dönüşür; bazen coşkulu ve gürültülü, bazen dingin ve sessiz ama her zaman anlamlı ve özgün.

Öyleyse, modern hayatın gürültüsüne rağmen, ara sıra durup sessizliğin fısıltılarını dinleyelim. Ve kelimelerimizi seçerken özenli olalım, çünkü onlar sadece düşüncelerimizi değil, aynı zamanda dünyamızı da şekillendirir. Çünkü en derin anlamlar, bazen sessizliğin içinde saklıdır ve en güçlü ifadeler, kelimelerin ustaca seçimiyle ortaya çıkar.

YALÇIN SEVİM