Gözden kaçırmayın

Afyonkarahisar’da Türkiye Buluşmaları programı start aldı!Afyonkarahisar’da Türkiye Buluşmaları programı start aldı!

Hamas lideri İsmail Haniye’nin öldürülmesinin ardından tüm dünyanın gözleri bir kez daha İsrail ve Filistin arasındaki savaşa döndü. Olay, bölgedeki gerginliği tırmandıran bir kıvılcım olarak değerlendirilirken, tekrar uluslararası gündemin ön sıralarına yerleşiyor.

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi alanında uzman Prof. Dr. Mustafa Fişne, bu son gelişmelerin bölge üzerindeki etkilerini ve Türkiye için olası sonuçlarını Afyon Yerel Haber’e değerlendirdi.

TÜRKİYE’Yİ NASIL ETKİLEYECEK?

Hamas'ın lideri öldü. Bu sizce Türkiye'yi ve İsrail- Filistin savaşını nasıl etkileyecek?

 Savaşın bölgeye yayılması konusunda önemli bir adım olarak görülebileceğini vurgulayan Fişne,” Yani savaştaki önemli aşamalardan bir tanesini oluşturuyor. Özellikle suikastın yapıldığı yer İran olunca, İsrail, bir başka devletin egemenliğine saygı ilkesini ihlal etmiş oluyor. Bu da savaşın bölgesel bir savaşa dönüşmesi için bir vesile oluşturabilir. Önemli bir kişiyi ortadan kaldırarak İsrail gerçek hedefinin bölgede bir barış olmadığını veya uzlaşma, esirlerin kurtarılması olmadığını tamamen kendi ajandası doğrultusunda işte Büyük İsrail'i oluşturma, vaad edilmiş topraklara sahip çıkma, işte Lübnan'ın güneyine, zaten Suriye'nin Golan Tepelerine hakim bunlara ele geçirmeye hazır bir savaşa başlamış durumda. Amerika'nın desteğiyle alarak Amerika'yı böyle bir bölgesel savaşa çekerek bunu yapmış oluyor. Dolayısıyla İsmail Haniye'nin şehit edilmesinin özellikle hem İsrail-Hamas arasındaki mevcut müzakerelerde olumsuz etkisi olacağını görebiliyoruz. Hem de özellikle savaşın bölgeselleşmesi, bölgeye yayılması ise İran'ın mecburen buna bir cevap vermesi bekleniyor. Hatta biliyorsunuz açıklamalar yapıldı, dün Trump akşam olacak dedi ama henüz bir saldırı yok. Amerikanlar başka ülkeler arasında Türkiye, Lübnan'ı vatandaşlarının mümkün olan her vasıtayla terk etmesini istedi. ifadelerini kullandı.

BÖLGESEL GÜVENLİK DERKEN SINIRLARIN KORUNMASI DEĞİL

İsrail-Filistin çatışmasının Türkiye'nin bölgesel güvenliği üzerindeki etkileri nelerdir?

Prof. Dr. Mustafa Fişne, ”Türkiye'nin bölgesel güvenlik derken sadece sınırlarının korunması anlamında değil. Özellikle Türkiye'nin Filistin taraftarı bir blokta yer alması, açıktan Filistin'e desteklenmesi, İsrail ve İsrail yanlısı olan ülkeler nezdinde Türkiye ile ilişkileri konusunda tabii ki bir negatif etki doğuruyor. Özellikle Türkiye'nin değişik cephelerde, değişik açılardan zarar görmesine yönelik girişimlere bir vesile olacaktır. Yani Türkiye Filistin konusunda sessiz kalsa diğer ülkelerin yaptığı gibi sesini çıkartmasa, Arap ülkeleri gibi daha teslimiyetçi bir politika izlese tabii bazı risklere daha az maruz kalacak. Ama bu Türkiye'nin hem geçmişteki bağları hem hükümetin ideolojisi, dünya görüşü ile ilgili hem de Orta Doğu politikası açısından çok tasvit edilecek bir politika değil. Yani kim ne yaparsa yapsın biz karışmayalım. İşte Orta Doğu bataklığında bizim işimiz yok ama zaten bir terör örgütü. Bizim ona destek vermemiz mümkün değil şeklindeki tavsiye edilen geleneksel yaklaşımlar. Tabii Türkiye'nin bölgeden uzaklaşması, bölgedeki etkisinin kılması özellikle halkı nezdindeki etkisinin kırılmasına yol açacak gözüküyor. Bu şekilde Filistin'i destekleyen ne olursa olsun mutlaka haklının yanında yer alması Türkiye'nin insancıl dış politikası ile hakkaniyetli dış politikası ile uyumlu.” şeklinde açıkladı.

TİCARİ YAPTIRIMLAR UYGULANMIŞ DURUMDA

Türkiye'nin İsrail yönelik yaptırım uygulaması potansiyeli nedir?

Çeşitli yaptırımlar uygulandığını söyleyen Prof. Dr. Fişne, ”En son ticaretin tamamen kesilmesi söz konusu olmuştu. Bundan birkaç ay öncesinde. Tabi biz geçmişte de İsrail'e bazı yaptırımlar uyguladık. Marmara olayından sonra ve bu yaptırımların büyükelçimizi çekmek şeklinde ilişkileri en düşük seviyeydi. Tam bu 7 Ekim saldırısı, Hamas'ın 7 Ekim aksa tufanı başlamadan öncesinde, zaten biz normalleşmeden bahsediyorduk, büyükelçiler karşılıklı olarak atanmıştı. Ama bu saldırıyla beraber saflar yeniden düzenlendi, taraflar yeniden konumlandı. Dolayısıyla oradan itibaren Türkiye başlangıçta doğrudan bir ticari yaptırımlara girmemekle beraber, kamuoyunda gelen tepkilerden, talepler üzerine bu alanda da, ticari alanda da yaptırım uygulanmış durumda. Tabi bunun dışında eskiye kıyasla baktığınız zaman eskiden askeri alanda önemli şeyler oluyordu, işbirlikleri oluyordu, önemli silah alımları İsrail'den oluyordu. Bunlar son yıllarda, yani bu olaydan önce de, daha doğrusu Mavi Marmara olayından sonra, bu tür askeri işbirliklerini zaten asgariye alınmış durumdaydı. Öncesinde çeşitli tatbikatlara falan katılabiliyorlardı Türkiye'de yapılan NATO kanal yapma. Aynı şekilde biz NATO içerisinde bazı yaptırımlar uyguluyoruz, NATO üyesi olma konumunuzu kullanarak NATO'nun İsrail'e tanıyacağı çeşitli inisiyatiflere veto ediyoruz. Ama onun dışında şu anda hani diplomatik ilişkilerin tamamen kesilmesi aşamasına gelmiş değiliz. Türkiye burada daha çok hani bir bireysel olarak tek başına yaptırımlar uygulamaktan çok, bir blok şeklinde İslam ülkelerinden oluşan, Avrupa'nın vicdanlı ülkelerinden oluşan, ki İspanya, İrlanda orada başı çekiyor, onlardan oluşan, ulusallararası hukuka önem veren ülkeleri bir blok şeklinde organize etmeye çalışıyor” şeklinde ifade etti.

FİLİSTİN’DE İKNA EDİLMESİ ÖNEMLİ

Türkiye arabuluculuk yapabilir mi? Yapsa da hangi adımları görmek isteyecek?

Şu aşamada bir arabuluculuk yapabilmek için tarafların buna istekli olması gerektiğini belirten Prof. Dr. Fişne” Burada özellikle gördüğümüz taraf, Netanyahu hükümetinin kendi kamuoyundan tepkiler gelmesine rağmen, özellikle eskilerin serbest bırakılması anlamında, böyle bir şeye arabuluculuğa hazır değil. Aslında arabuluculuğu şu anda Mısır ve Katar yapıyor. Ama arka planda Türkiye'nin de önemli etkisi olduğunu, özellikle İsmail Haniye'nin sağlığında, onun üzerindeki bizim Cumhurbaşkanımızla olan belki yakın ilişkilerinden de kaynaklı olarak, o kanalda Türkiye'nin de etkili olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye aslında arabuluculuk sürecinin resmi olarak içerisinde değil ama, şu ana kadar yapılan arabuluculuk çabalarının başarı ulaşmasında da, Filistin tarafının ikna edilmesinde de önemli bir rol olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz” dedi.

Haber: Elveda Mihriban Danabaş